Bu kitap "aşk" öykülerinden oluşuyor...
Ama bildiğiniz sıradan aşk öyküleri değil...
Asi isyankâr ve sorgulayıcı aşkın öyküleri...
Adnan Gerger öykülerini "oburca tüketilsin'' diye yazmayı düşünürken diğer yandan da İtalya'dayken ülkesini düşünüyor:
"Başka bir ülkede bir başka kentin duvarlarına bakıp lanetler ediyorum ülkemdeki aptallara sinsilere kemiricilere köşe dönücülere namussuzlara üç kağıtçılara dolandırıcılara vurgunculara... İçimi tarıyorum: Ülkemdeki insanlara bu insanlara anlatabilecek; bu insanlara ülkemi anlatacak tek bir söz bile bulamadığımı dehşetle fark ediyorum. Bu kez korkuyorum daha da çok korkuyorum. Yaşamı anımsamamı sağlayacak tek bir sözcük dahi bulamamaktan korkuyorum. Sözcükler tükeniyor. Başlıyor içimde tartışmalar seninle yeni eylemler..."
...Ve Adnan Gerger öykülerinde hiç kimsenin cesaret edemediği kadın ve cinselliğin entelektüel düzeyde nasıl sömürülüp yozlaştırıldığını aslında "aşk" diye "kadının" bu kişiler tarafından aşağılandığını haykırıyor ve diyor ki:
"Yaşamsal kurguların metaforunda tükenen yazar kendisinin cinsel fantezilerini gerçekleştirecek ortamı yaratmak için mi yoksa toplumsal çelişkileri maskelemek için mi yazıyordu?"
Özce değişik çarpıcı ve akıcı bir dille yazılan bu öyküler; sevda ve özgürlük öyküleri...
Belki de sizin öykünüz...