İnsan hayatını her açıdan kuşatan Kur'ân'ın anlaşılması için birçok yöntem ve üslup kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden biri kevnî âyetleri kesinleşmiş pozitif bilimlerin verileriyle tefsir etmeye çalışan bilimsel tefsir yöntemidir. İlk dönemlerden çağımıza kadar gelişimini devam ettiren bu yöntemde kevnî âyetler her dönemde ilmî birikim ve kültürel seviye çerçevesinde ele alınmıştır. Bilim ve teknoloji geliştikçe bilimsel açıdan Kur'ân'a yöneliş ve ilerle- me de o oranda artmıştır. Kur'ân nüzûl dönemindeki muhataplarını belâgat ve fesâhatıyla âciz bıraktığı gibi bilim ve teknolojinin akıl almaz bir hızla ilerlediği asrımızın insanlarını da bilimsel i'câzıyla ciddi anlamda etkilemektedir. Çünkü Kur'ân'da astronomi biyoloji fizik kimya jeoloji tıp ve coğrafya gibi bilimlerle ilgili 1000'den fazla âyet bulunmaktadır. Kur'ân'da yer alan bu bilimsel hakikatler nüzûl döneminde yaşayan insanların anlayış düzeyine ve kültür seviyelerine göre aktarılmaktadır. Ancak bu durum Kur'ân'daki bu hakikatlerin her çağa hitap etmediği ve her çağda farklı yorumlanamayacağı anlamına gelmemektedir. Zira Kur'ân'daki bilimsel hakikatler bir kristale benzemekte ve hangi tarafından bakılırsa o tarafında değişik mana ya da yeni bir buluşa işaret ettiği görülmektedir.