Ümmet Bilinci adını taşıyan kuramsal herhangi bir iddia taşımayan bu kitabımızda öncelikle içerisinde yaşadığımız dünyanın içerisinde yaşadığımız tarihsel dönemin ve İslam insanıyla birlikte insanlığın vicdanı olmaya çalışılmıştır.
İnsan hakları kavramı Müslümanlar söz konusu olduğunda anlam ve önemini kaybediyor. Müslümanlar söz konusu olduğunda otoriter liberalizm ya da otoriter demokrasiler savunulabiliyor. Emperyalist Batı "demokrasileri" insani bir içerik taşıdığı için veya bir değer sistemi olarak değil kendi çıkarlarını koruyan bir araç olarak görüyor.
Hiçbir sistem evrensel ilişkiler geliştirme konusunda İslam kadar müsait değildir. Buna rağmen kendimizi yerel sınırlar içerisine hapsettiğimiz için insanlığın yüreğine ulaşamıyoruz.
Hareket ve yenilenme hayatı canlı ve anlamlı kılan iki ana unsurdur. Müslümanlar bugün karşı karşıya bulundukları emperyalist müdahaleler karşısında daha aktif düşünsel kültürel ve siyasal tavırlar alarak direnmek durumundadır. Müslüman halklar kendi güçlerine güvendiklerinde kendi güçlerini bir araya getirdiklerinde kendi güçleriyle hareket etmeye başladıklarında gerçek bağımsızlığın yolları açılacaktır.
Varoluşun anlamını hakikatle bütünleşerek dünyanın anlamını adaletle bütünleşerek hayatın anlamını faziletle bütünleşerek ibadetin anlamını takva ile bütünleşerek kavrayabiliriz.