Devrimci anı yazımı yaygınlaştıkça Anadolu'nun dört bir tarafında yürütülen sosyalist mücadelenin sayısız adsız neferleriyle tanışıyoruz. Bazı yayınevlerinin konuyla ilgili gösterdiği yakın ilgi ve özen sayesinde hatırı sayılır bir külliyat oluşmaya başladı. Okunanları zihninizde harmanladığınızda sınıf çalışmasında anti-faşist mücadelede kadın çalışmasında kent yoksulları içerisinde gençlikte yoksul köylülük içinde sayısız devrimci neferin ayak izlerini dokunuşlarını görürsünüz. Bir işçiyi sosyalizmle tanıştıran başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren faşizmin karşısına dikilen vurulan ölen yaralanan bir grev çadırının önünde sabahlayan hapishanelere düşen ölen sakat kalan onlardır. Kolektif tarihimizin adsız özneleridir onlar. Popüler devrimci tarih anlatılarının gölgesinde tarihin seçkin liderlerin insanüstü çabalarıyla açıklama ve anlama eğiliminden kendisini kurtaramamış olan kesimlerde ilk anda beklenen ilgiyi görmeyen öykülerdir bunlar. Oysa devrimci yazınımızda coşkuyla çoğu zaman böbürlenerek anlatılmaktan kendisini kurtaramamış o hikâyelerin gizli kahramanlarındandır onlar. Sayıları azaldıkça devrimci hareket çoraklaşmakta kitlelerle kurulan bağlar zayıflamaktadır. Sıradan denilen emekçi sınıf ve tabakalarla hayatın içinde doğrudan ilişki kuranlar çoğunlukla onlardır. Onlar bu tezleri kitlelerle buluşturmasa en yaldızlı sözcüklerin tozlu raflarda unutulup gitmesi kaçınılmazdır.