''Matem rüzgârlarında bölündü uykular. Yarım geceden üstüne yaldızlı yalnızlıklar. Ürperiş denizinde vicdan yeleği giymiş insancıklar. Daha saymalı mı bu düzeni kahreden içinde sarmaşıktan başka bir şey bulunmayanları? Ne yana dönse ayağına dolanan yüklü sevda omurgaları. Üzüntü mevsimi yaklaşmakta. Üstüne sıkı bir şeyler al. Yalandan perdelerini misal. Sök at pencerenden gerçeği ve yok âleminde kalp kırıyor zamandan yaralar. Empatiden yoksun molozlar arasında tükeniyoruz umarsızca. Can kırığı doluşmuş sayfalarda yapışkan objelere mahkûm olan bizler. Anlatılagelmiş sayılır belki de bunlar ama sözden öteye geçmeyecek biliyorum. Koltuklanmış gerçeklere bir yalan daha eklemeli mi? Ya da bir gazelin girişi gibi kafiyeli mi olmalı yalnızlıklar? Bilmiyorum bilemiyorum bilemeyeceğim asla.''