Çok kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçtiğimiz 1990'lı yılların üzerinden 30 seneden fazla zaman geçmiş olduğundan olsa gerek dünya siyaseti bu kez de Ukrayna üzerinden çift kutuplu bir dünya görüntüsü vermeye başladı. Öyle ki; Ukrayna'nın NATO'ya üyeliğine taraf olan ülke sayısı kadar karşıt olan ülke bulunduğu bilinmekteyken Rusya'nın Ukrayna'ya olası müdahalesi ve sonrasında yaşanacak gelişmeleri öngörmeye çalışan kişiler şimdiden batının ve ABD'nin Ukrayna'yı yarı yolda bıraktığını düşünmeye başladılar.
Ukrayna ile Rusya'nın içinde bulunduğu kriz ortamında Rusya'nın üstün olduğunu ve Ukrayna'nın bu açığı kapatmak için başta Türkiye ve ABD olmak üzere diğer batılı ülkelerden destek talebi bazı ülkelerde karşılık bulmasa da başta hava savunma sistemleri olmak üzere çoğu konuda Türkiye ve diğer ülkelerin desteğini görmektedir. Türkiye'nin yine Rusya ve Ukrayna arasında arabulucu olabileceğini ve bunu yapmaktan memnuniyet duyacağını bildirmesi de taraflarda özellikle Rusya'da tam karşılığını bulmasa da Türkiye adına önemli bir adımdır.
Euro Politika olarak bu sayımızda sadece kuzeyi değil tüm Avrupa ve tüm dünyayı etkileyen ve herhangi bir savaş halinde daha da etkileyecek olan Ukrayna krizine eğilmeye çalıştık araştırmacı ve yazarlarımızın çoğu bu konuya değinirken AB ve NATO'nun Ukrayna konusunda yarı istekli yarı isteksiz tavrını da anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Batı bloğu yeni bir büyük savaş istemediğini ve çok kutuplu dünya günlerine dönme isteğinde olmadığını niyet beyanı olarak belli etse de pasifize bir siyasetin Rusya'yı daha da saldırgan ve bu saldırıda istekli bir hale getireceği de ortadadır.
Merkel sonrası Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa'nın gelişen Ukrayna krizinde nasıl bir pozisyon alacağı ağır ağır netleşirken tüm uluslararası olaylarda tek bir ses veremeyen ve bu yüzden dünya siyasetinde ağırlığı gün geçtikçe azalan Avrupa Birliği'nin Ukrayna krizinde de "zamana yayma mekik diplomasisi ve tarafları sağ duyuya davet ediyoruz" gibi 1970'li yıllardan kalma diplomatik yolları uygulayacağı sanki şimdiden görülmektedir.
Unutulmamalıdır ki savaş bir devletin tüm sorunları çözmede başvuracağı en son araç olmalıdır özellikle komşu bir ülkeyi bölmek ayrıştırmak adına yapılacak bir saldırı bu çağa ait bir yöntem olmaktan çok uzaktır.
Umudumuz Rusya'nın Ukrayna üzerinden yeni bir savaş yol açmamasıdır ve bu iki ülkenin sorunlarını diplomatik yollarla çözmesi ve neticelendirmesidir. Ancak umut etmek gündelik hayatta işe yarasada uluslararası siyasette pek de bir anlamı bulunmadığı tarihi tecrübelerle sabittir.