Dünya dedikleri bir gölgeliktir. Hepimiz gelir ve geçeriz.
Yağmuru var karı var pırıl pırıl güneşi var; serin bir su kenarı denizi bozkırı alı yeşili türküsü bozlağı var. Geçerken gördüklerimiz var iki lafın belini kırdıklarımız birlikte çay içtiklerimiz gözlerine daldıklarımız hicran yarası aldığımız yüce dağlar gibi eteğinde konakladığımız birlikte gelip geçtiğimiz sinemize bastığımız toprağa sardığımız murat alıp verdiklerimiz var. Biz geçerken yolumuza payımıza düşenler. Bir de adını haber bültenlerinde gazetelerde dergi ve kitap sayfalarında göremeyeceğimiz hepten gölgede kalanlar var. Anılmayanlar hikâyesi anlatılmayanlar.
İşte onları anlattım. Geçip giderken azıcık beklesinler istedim. Ağırdan alsınlar öyle apar topar kalkıp gitmesinler bir kitabın sayfalarında bir öykünün satırlarında az daha eylensinler istedim. Dillerde destan olup binlerce yıl söylenmeseler de dostun şeker dilinde bir kez olsun dile gelsinler istedim. Bir göz açıp kapayana kadar. Mor çiçeğin ömrü kadar. O yüzden söyledim.
Şöyle garip bencileyin...