Yüzyıllardır zamanın ötesinde ve alternatif bir kültürel canlılığın temsili olan Beyoğlu modernleşme tarihi boyunca muktedirler tarafından geleneğin karşısına konumlandırılmıştır.
Sanat ve edebiyat camiasının uğrak mekânlarına odaklanmayı ve buralardaki ilişkiler üzerinden "kaybettiklerimiz"i saptamayı bu bağlamda hedefleyen Burcu Pelvanoğlu karşılaştırmalı bir Beyoğlu kroniği kaleme alıyor. Modernizm paradigması çerçevesinde "Tanzimat'tan 6-7 Eylül'e" ve "6-7 Eylül'den Günümüze" olmak üzere iki ana başlığa ayırdığı Beyoğlu'nun aldığı üçüncü kültürel virajı da gözden kaçırmadan; sermayenin eldeğişimi çerçevesinde 2010'lar itibarıyla bütünüyle çehre değiştiren yeni Türkiye-yeni Beyo ğlu'na dair gözlemlerine de yer veriyor. Kaçınılmaz olarak bir düşman yaratmaktan beslenen fakat nihayetinde başka bir forma bürünen eklektik milliyetçi düşüncenin gelişiminden yerellik-evrensellik tartışmalarından sermaye ve kâr odaklarının rantabilite hesaplarından nasibini alan kültür-sanat merkezi Beyoğlu'nun aldığı her göç dalgasıyla yeniden şekillenen demografik yapısının kırılganlığını modernlik karşıtı kurucu nostaljinin tuzaklarına düşmeksizin vurguluyor.
Taksim Bahçesi'nden Gardenbar'a Narmanlı Han'dan Lebon'a Cumhuriyet Meyhanesi'nden Mısır Apartmanı'na Maya Sanat Galerisi'nden AKM'ye ve nihayet Sefahathane'den Kemancı'ya sayısız mekânın anının ve tanıklığın ışığında bir kentsel hafıza temrini...