İctihad faaliyeti İslam hukuku genel teorisi içinde merkezi bir konuma sahiptir. İctihada ilişkin yaklaşım farklılıkları fıkıh ekollerinin oluşumunda etkin rol oynar. Bir ictihad yöntemi olarak istihsan fıkhi meselelerin çözümünde Hanefîlerin sıkça kullandığı bir şer'î delildir. Bu kapsamda Hanefîler nezdinde takdîrî durum genelde istihsan kapsamında yer alan ve şer'î bir hükmün uygulanması sürecinde başvurulan bir yöntemdir.
Hanefîlerin dışındaki fıkıh ekolleri tarafından genelde "şer'î takdirler" terimiyle ifade edilen takdîrî durum bir teori olarak açıkça ortaya konulamamış fıkıhtaki diğer kavramlar kadar geliştirilememiştir. Takdîrî durumun büyük ölçüde istihsan kapsamında yer alması takdir olgusunda hâkim olan mantığın pek çok fıkıh kuralında ve asıl-bedel bütün-parça sebep-sonuç gibi çeşitli bağıntılarda kullanılması kanaatimizce onun müstakil bir kavram ve yöntem olarak ele alınmasını ötelemiştir. Değişen ve geçmişten çok farklı bir hale dönüşen günümüz dünyasında pek çok nevâzil mesele için takdîrî durum uygulamaları kullanılarak hızlı ve pratik çözümler üretilebilir.
Bu çalışmada Hanefî bir fakih olan Alâaddîn Kâsânî'nin (ö. 587/1191) Bedâi'u's-sanâi' isimli eseri odağında bir ictihad yöntemi olan takdîrî durum konusu ele alınmaktadır. Bununla birlikte takdîrî durumun mahiyetine ilişkin tespit tanım tasnif ve değerlendirmelerde Bedâi' ile sınırlı kalınmamış genel anlamda Hanefî ekolünü temsil eden fürû fıkıh müdevvenatına da müracaat edilmiştir.