... Meselenin püf noktası buradaydı çünkü genel ve eşit oy "aydınlar katından" bakıldığında büyük ölçüde cahil bir seçmen çoğunluğunun ana tercihini yansıtıyordu ve 1950 sonrasındaki bütün siyasal tecrübeler bu ana tercihin çok büyük ölçüde Demokrat Parti ya da onun benzerlerine yöneldiğini açıkça göstermişti. Bu ana eğilimi en azından kısa ya da orta vadede kırabilecek ya da tersine çevirebilecek bir yöntem bilinmiyordu. Eğitimin toplumun önemli bir kesimini "aydınlatması" için uzun zaman geçmesi gerekecekti çünkü...
27 Mayıs askerî darbesi Türkiye'nin 1950 seçimleri ile başlayan demokrasi yolculuğunun en önemli kırılma noktalarından birini teşkil etti. Darbenin mimarları 1924 Anayasa'sının yeni bir Demokrat Parti iktidarına yol açabileceğinden korkmuş ve bunun için tedbirler almak istemişlerdi. Yeni bir anayasa bu tedbirlerin temel taşını oluşturacaktı. İstanbul Üniversitesi Rektörü Ordinaryüs Prof. Dr. Sıddık Sami Onar başkanlığında teşkil edilen komisyonun darbeden hemen sonra hazırladığı "1960 Anayasası" 1961 Anayasası'nın gölgesinde kaldı ve tarihin tozlu rafları arasında kaybolup gitti. Darbeler tarihi ve Türkiye'de demokrasinin serencamı konusunda Türkiye'nin saygın otoritelerinden biri olan Cemil Koçak'ın kaleminden 27 Mayısçıların bu ilk ve kayıp anayasa taslağının tartışmaları ve zıtlaşan dünya görüşleri Türkiye'nin yakın tarihi için bilinmeyen bir kapıyı aralıyor.