Son dönemde kendilerini "Selefî" olarak tanıtan yeni grup ve kişilerin çoğaldığı görülmektedir. Bunların en belirgin özelliği yaptıkları tüm faaliyetleri "tevhid" diye isimlendirmeleridir. İslâm'la kurdukları retorik ilişkinin yansıması olan "tevhid" bu anlayışı benimseyenlerde daha çok şeklî olarak tezâhür etmektedir. "Tevhidi ikame şirki yok etme" hedefiyle yola çıkan bu anlayış sahipleri Müslümanların kültürel mirasını insanların tecrübe ve birikimlerini yok sayarak toplumun birlik ve beraberliğini olumsuz manada etkilemektedirler. Bunlardan bazıları şeklî açıdan kendileri gibi olmayan herkese karşı -daha çok Müslümanlara- tepkici dışlayıcı ve tekfirci tutumlar sergilemektedirler. Hâlbuki tevhid bir taraftan Allah'ın varlığına ve birliğine imanı gerektirirken; diğer taraftan barış güven ve birlik temelinde Allah'ın yarattığı insanlara sevgi saygı ve merhametle davranmayı; ırklar soylar kabileler ve cinsiyetler arasındaki tüm katmanları kaldırıp takva düsturu ile hareket etmeyi amaçlamaktadır. Elinizdeki kitap günümüz Selefîliğinin tevhid anlayışını farklı veçhelerle ele alıp İslâm dini ile onun en temel esası olan tevhid arasındaki ilişkiye dair mütevazı bir katkıda bulunmayı hedeflemektedir.