Ne kadar tuhaf!..
Demek ki hayat böyle bir şeydi. Kimisi yaşamdan koparılmanın sancılı ruh hâli içinde yaşarken başkalarının bilinmeyen hayatlarının yüze yansıyan kahkahaları onların mutluluk göstergesi oluyordu. Kahkaha atanların hayatlarını tek tek irdelesen Allah bilir ne acılar ne travmalar çıkardı o kahkahaların ardından. Hayat buydu işte. Diyalektiğin "zıtların birliği ve savaşımı yasası" burada en belirgin hâliyle insan davranışlarını zıt duyguları testten geçiriyordu. On beş binden fazla insan belki de hayatının en acı gününü yaşarken diğerleri onların acısına ortak olmuyor umursamadan egoist yaşamlarına devam ediyordu.
*
Her şey zıddı ile yaşam buluyordu. Ölüm yaşam ile cennet cehennem ile acı tatlı ile sevinç hüzün ile gülmek ağlamak ile yokluk varlık ile...
Başkasının acısı diğerini ilgilendirmiyordu. Sadece o anlık bir üzüntü yaşatıyor vahlı tühlü bir iki sözden sonra hayat herkes için kaldığı yerden devam ediyordu. Acıyı yaşayan acıları ile bir başına kalıyordu. Ateş düştüğü yeri yakıyordu.
*
Ben ihraç edildiğim iş yerimin belediyenin önünde derin düşüncelere dalmış insanları izlerken dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insan acı çekiyor sevinç duyuyor kederleniyor mutlu oluyor mutsuz oluyor ve savaşıyordu. Hepsi birbirinin belki de benzer acılarının ortaklarıydı. Fakat hepsi de birbirinden ve çektiği acılardan habersizdi. Tek tek milyarlarca insan...
Görünmüyor bilinmiyordu ama bilinmeyen milyarlarca insan ve hayat hikâyesi vardı.