Toplumsal cinsiyetçiliğe dair yapılan birçok çalışma genelde kadınların düşünce üretiminin bir sonucudur. Bu durum edilgen kılınıp ötekileştirilerek ezilen statüsünde sabitlenen bir cinsin mücadele tarzı olması bakımından anlaşılırdır. Ayrıca toplumsal cinsiyetçiliğin ancak kadının özsel doğası gereği onun özgürlükçü bakış açısıyla hakikate uygun bir şekilde özgürleştirilebileceği gerçekliğinden dolayı her yönüyle anlaşılırdır.
Toplumsal Cinsiyetçiliğin İdeolojik Varyantları olarak adlandırılan bu çalışma bu anlamıyla mevcut kökleşmiş sorunsalın nedenselliğine dair hakikat temelli bir arayışa karşılık gelirken aynı zamanda hâkim toplumsal erkeklik algı ve olgusunun sorgulanması bağlamında da bu arayışı öznel kılmaktadır.
Kendi alanında oldukça etki olan bu çalışma iki yazarın uzun süre çalışmasını sonucu ortaya çıkmış ve bu alandaki araştırmacılar için oldukça yararlı bir eserdir.