Biz ki hazinelerimizden ve ışıklarımızdan habersiz sırtımızı güneşlere dönük yaşıyoruz... Yönümüzü kaybettiğimizin farkında değiliz. Sağcısı solcusu ve İslamcısıyla hepimiz BÂBİL KULESİ'ndeyiz. Bizi yok etmek isteyen düşmanın düşüncelerimizi Bâbil Kulesi'ne çevirdiğinin farkında bile değiliz. Düşünmeyenlerin düşünenlere tahammüllü yok Türkiye'de.
Örümcek ağ örer. Minervanın kuşu ise düşüncenin kumaşını...
Alman zekâsı sürekli bir duvar örer; metafizik duvarını. Bu duvardaki asılı tek tablo metafizik kelimeler tablosudur. Küflü karanlık topal kelimeler bir türlü bu duvarı aşamaz. Ördüğü metafizik duvarlar arasında şuurunu kaybeder birer ecinni beyin olur. Ne gökyüzünü görür ne ufku ne de ışığa erişir.
Fransız zekâsı yarattığı kelimelerin gürültülü sağanak yağışları altında sersemleşir ezilir. Bu fırtınalı uğultulu kelimeler toprağı yalayıp geçer. Kelimeler toprağa düşüp tohum olmaz. Bir düşünce fatihin elinde şarkılaşmaz. Aslına yani insan hüviyetine bürünmez.
Türk aydını ise Homo Sapiens (düşünen) değil Homo Ludens'tir (oynayandır). Kartondan oyuncaklar kumdan portreler ve gölgeyle oynayan bir Homo Ludens'tir. Yasaklara anlamadığına âşık erişemediğine düşmandır Türk aydını. Işığa ve yıldızlara erişilmesin diye gök kubbemizi taşlarla örmüştür. Tek orijinalliği var: Samimiyetsizliği kıskançlığı ve biteviye imperatif güçlerin kulpu oluşu...