Zorlandığı her yaşantısında ve kendisini yetersiz olarak düşünüp çıkmazda hissettiği zamanlarda içine düştüğü öfke kuyusunda yüzünü döndüğü ölümü kaçıp gizlenebileceği görünmez olacağı ve böylelikle dokunulamaz olup korunacağı bir sığınak olarak gören Sylvia Plath "İçinde susmayan bir ses olduğu için" yazdığını söyledi ve susmayan bu sesin kalemi olarak kısa yaşamına birçok eser sığdırdı.
Yaşadığı süre boyunca 'ünlü' olmanın çok okunan tanınmış bir yazar ve şair olmanın hayalini kuran Sylvia Plath bu hayaline yaşarken değil güven içinde olacağını düşündüğü ölüme kavuştuktan sonra ulaşabildi. Kendi iradesiyle ulaştığı sonsuzluktan sonra gelen bu ünün yanı sıra ölümünden on dokuz yıl geçtikten sonra 1982 yılında Pulitzer Ödülü alan Sylvia Plath'ın sahip olduğu 'gizemli' ve kimilerince 'karanlık' bulunan düşünce ve duyguları insanlar tarafından merak edilir oldu. Bu merak içerisinde Sylvia Plath'la tanışan insanlar onu "Lanetli" "Kederli" "Şeytansı" "Anlaşılmaz" "Ürkütücü" "Sapkın" "Öfkeli" ve belki de en çok "Giz Dökümcü Şair" olarak nitelendirdi.
Elinizdeki bu kitap Sylvia Plath'ın gizemli ve kimilerince karanlık olarak nitelenen duygu ve düşüncelerine onun dünya toplum olay ve olgulara bakışı ile travmatik bireysel yaşantılarının üzerinde yaptığı etkilerini tartışarak ışık tutuyor.