Hanım Ana açık mavi parlak gözlerinde yaşlar birikip sol şakağındaki kısa kalın ışık oklarını etrafa saçan güneş desenli sütlü barut dövmesinin koyu derin uzak mat yeşilinin üzerinde ince bir keder çizgisi usulca belirerek yeni uyanmış endişeli yüzüne doğru sızdığında dizlerinin üzerine çöküp avuçlarını göğe kaldırdı yutkundu genzine akan yaşları yuttu ahları yuttu sözleri yuttu öfkeleri bedduaları yuttu "Allahım" dedi fısıldayarak "Allahım oğlumu çok dövmesinler."
Deniz Faruk Zeren kalabalıkların içinde kaybolmuş insanları sesliyor öykülerinde resimliyor. Her biri kendi serüveninin içinde saklı zuladaki dünyalarına götürüyor bizi. Toprak damlı evler kara taşlarla örülmüş duvarlar iç içe kurulmuş dar sıkıntılı girintili çıkıntılı sokaklar evlerin üzerinden tembel tembel yükselen sarı beyaz soba dumanları... sonra mahpus damları dağlar kentler sokaklar okullar... yaşadık-ları yer neresi olursa olsun renklerini örtmek zorunda kalmış insanlar.