Batı'nın bir bölümünün (zira kendi içinde de bir mücadele hâlindedir) son dönemde iman ile bilimin birlikteliği konusuna kafa yorması hayra alamet bir durumdur. Bu iki düşmanın karşılıklı barışını ilan edip kendilerini güven altına alma refleksiyle mi yoksa gerçekten bir birliktelik hatta mezc olma gayreti mi olduğu zamanın sularına bırakılmış gibi görünüyor.
Bilim insanoğlunun kendi oluşturduğu metodolojiyle elde ettiği bilgileri yaptığı deney ve gözlemleri sistematik olarak ifade etmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu sistematiğin ifadeye dönüşmesi dönemin felsefesinin ağırlıklı izlerini taşır. Uzun süredir dinsiz felsefenin elinde söze dönüşen bilimin din karşısındaki tavrı hep dışlamak hatta inkâr etmek şeklinde olmuştur. Tabiattan bilgi toplayıp sonra bunları ilişkilendirerek genel sonuçlara hatta evrensel kanunlara ulaşan bilim kullandığı araçların mahkûmu olabilmiştir çoğu zaman. Felsefenin ağır ve yıkıcı tahribatları bilgiyi dinin uzağında tutup dinsiz felsefenin dini önemsiz görüp dışlayan eline bırakabilmiştir.
Bediüzzaman yanına gelen lise talebeleri "Muallimlerimiz bize Allah'tan bahsetmiyorlar." deyince onlara "Muallimleri değil anlattıklarını dinlemelerini" öğütlüyor bunu da her bir fennin kendi lisanıyla Allah'ı anlattığı şeklinde açıklıyor.
CANER KUT