38 Harekâtı bitip gitti fakat geride çok fazla travmatize insan bıraktı. Bu insanların yaşadığı travma hikâyesinin peşine düşmek belki de işin en kolay kısmıdır. İşin bir dereceye kadar zor kısmı travma parçalarını gün ışığına çıkarmaktır; fakat zorluğun büyüğü iyileşmenin nasıl başarıldığını ortaya koymaktır. Bu konuda öncü olabilecek çalışmalar maalesef yeterli sayıda değildir. 38 sağkalanlarının biyografileri çok fazla çalışmaya konu edilmişse de iyileşmeye konsantre olan çalışmalar eksik kalmıştır. Yapılan değerlendirmeler ise çoğunlukla iyileşmenin kendi kendine olduğu o dönem insanlarının güçlü insanlar olduğu ya da o dönem güçlü toplumsal dayanışma olduğu şeklinde bütünüyle yüzeysel tahminlerden öteye geçememiştir. Bu yönlü yapılan açıklamalar hem 38 sağkalanlarının iyileşme yönünde göstermiş olduğu emsalsiz çabayı hafife almış hem de küçücük çocukların verdiği hayret verici hayatta kalma mücadelesini görmezden gelmek dışında bir şeye hizmet etmemiştir. Şu kesin bir gerçektir: "Ruh yaralandığında beden haykırır."
Kesintisiz şekilde mücadele edilmeden iyileşme gösteren travmatize ruh ve beden yoktur. Böylece akıl almaz şeyler yaşayan 38 mağdurlarının hiçbir klinik yardım hiçbir ilaç ve terapötik destek almadan üstesinden geldikleri travmaya karşı mücadelelerini hafife alan yaklaşımların daha konuşmaya başlar başlamaz hata barındırdıkları anlaşılır. Gerçeği inkâr ettikleri için de genellikle bu konuşmalar rahatsızlık vericidir. Bunun tersi ise hem gerçekçi olmak hem de 38 sağkalanlarının ortaya koydukları emsalsiz iyileşme başarılarını taltif ederek onurlarını da iade etmek anlamına gelir. Peki bu insanlar hiçbir klinik yardım almadan nasıl iyileşti? Dehşetli günleri geride bırakıp yollarına nasıl devam ettiler? Nasıl evlendiler nasıl yuva kurdular nasıl başarılı birer ebeveyn oldular? 38 sağkalanlarının emsalsiz iyileşme mücadeleleri hayret vericidir ve kesinlikle zaferlerle doludur.