Yazar Gökçe "Kayrakçıların Ramazan" ile popüler edebiyatın dışında kalmayı tercih etmiş. Kuşkusuz bu tercih doğrudur. Doğrudur çünkü "Kayrakçıların Ramazan" popüler edebiyatın dili ile konuşmuyor. Hayatın alttan altta akan kılcal damarlarından besleniyor! Gerçeklikle bağını koparmıyor insanın karanlıkta kalan yanlarını açığa çıkartıyor...
"Kayrakçıların Ramazan" ana akım edebiyatın üst dil yaratma anlayışına tabi olmuyor. Bilakis ona karşı gündelik dili çekinmeden kullanıyor. Toplumun anlatım biçimlerini sakınmadan argo da dahil...
Yazar "Kayrakçıların Ramazan" ile dile yeni argo sözcükler katma ya da farklı alışılmadık anlatım biçimleri oluşturma gibi işlevler yüklemiyor. Edebiyatın "dili estetize etme" görevini kabul etmiyor dili "olduğu gibi" kullanıyor. İnsanın hakikatini yine insanın ait olduğu toplumsal gerçekliğinin dili ile bize anlatıyor. Sakınımsız ve doğal...
***
Defineyi bulacaklar kurduğu hayaller gerçek olacaktı. Yıllardır çektikleri eziyet bitecek çamurlu yollardan kurtulacak elleri para görecek ve yoksullukları da son bulacaktı. Özellikle Çaput çok istiyordu defineyi bulmayı. Kendisine bu lakabı takan insanlara inat "çaput"luktan kurtulmayı istiyordu.
Hayalleri çektiği eziyetler yoksulluk ve "çabut"luktan kurtulma umuduyla "Kayrakçıların Ramazan" toplumsal hakikatiyle sesleniyor!
"Çabut"luktan kurtulmak...
Yazar keskin iç cazibesi güçlü "metafor" ile kanayan yaraya dikkat çekiyor!