Bir Varmış Bir Yokmuş konusu açısından bile çarpıcı insan tabloları çizebilen
kahramanlarını konuştururken yöresel coğrafyanın kültürel gerçekleri ışığında bir projeksiyon ortaya koyan bir tarihsel tanıklık adeta. Bir Varmış Bir Yokmuş' ta Sadri Ertem bir rüya-masal atmosferi üzerinden Osmanlı'nın yıkılış sürecine çoğu kez bir kamera gerçekliğiyle bakmaya çalışmış bu açıdan çoğu eleştirmen tarafından bir vakanüvis veya tarih yazıcısı üslubuyla da eleştirilmiştir. Karakterlerin güçlü inşa edilmediği olayların ve tarihsel süreçlerin roman
kahramanlarına dönüştüğü bu anlatı- mın her ne kadar eksikleri ve kursusal zayıflıkları olsa da Tanzimat'tan başlayan sürecin Kurtuluş Savaşı'na kadar gelişimindeki sınıfsal ve toplumsal zemin yazar tarafından göz ardı edilmemiş uluslararası sermayenin tröstlerin
Osmanlı'daki bankerlerin güçsüz Osmanlı yönetimleri üzerindeki gücü bu geniş zaman çizelgesinde oldukça güçlü vurgulanabilmiştir bir şekilde. Abdül- mecit'ten Abdülhamit'e Mustafa Kemal'den Kurtuluş Savaşı tablolarına; diplomatlardan çarlara sanayi toplumlarının emperyal savaştaki konumlarına kadar birçok tarihsel kişiliğin ve olayların yer aldığı roman
sahnelerinde dönemin dili Osmanlı toplumu- nun kültürel ve siyasal panoramasını yansıtacak şekilde
oldukça dengeli kullanılmıştır.
Bu coğrafyada dünden bugüne yaşanan tanık olunan bir dizi tarihsel olay ve onun izdüşümlerini kavramak adına elinizdeki kitap yeniden keşfedilmesi ve okunması gereken bir kılavuz olarak da görülebilir.