Türkiye'de 1940'lı yıllarda modern çağın eğitimli Türk köylüsüne çiftçilikte uzmanlaşmış ve aynı zamanda okuryazar olan insanlarla ulaşılabileceği düşünülmüştür. Bunun ise köylerde yaşayan ilkokul mezunu çocukların köy enstitüleri'nde eğitim görüp tekrar bu köylerde öğretmenlik yapması ile olabileceği Türk siyasetinin önemli tartışma konularından biri olmuştur. Ancak ekonomik ve sosyokültürel sıkıntılar yanında kırsal kesim insanının uzun vadede statik olacağı varsayımı ile hareket edilmesi Köy Enstitüleri Projesi'nin toplumsal geçerliliğinin zamanla ortadan kalkmasına yol açmıştır. II. Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte tarımsal faaliyetlerin sanayileşmeye bağlı olarak yeniden ele alınması ve şehirlere yatırımlar yapılması köy projelerini olumsuz etkilemiştir. Gelişmiş ülkeler tarım ve hayvancılığı geliştirmek için birim alanda daha yüksek verim elde etmek için kırsal nüfusun azaltılması ve tarım arazilerinin bütünleştirilmesini temel politika hâline getirmişlerdir. Türkiye'de ise hükûmetler ve dönemin siyasetçileri dünyadaki genel gidişatın aksine nüfusun büyük çoğunluğunun köylerde yaşamasından dolayı köy ve köycülük politikalarına yatırım yapmaya devam etmiştir.
Köy enstitüleri ile yeni bir ulus devlet modeli oluşturma çabaları enstitülerdeki eğitim müfredatının içeriği öğretmen profili çalışma yükümlülükleri ve bazı ideolojik tartışmalar bu kurumların bir süre sonra hedeflerinden uzaklaşarak siyasi tartışmalara malzeme yapılmasına yol açmıştır. 1954'te öğretmen okullarına dönüştürülmesinden sonra bile Türk siyasetinde köy enstitüleri tartışması uzun bir süre daha devam etmiştir. 1961'den sonra yeni bir ilköğretim programına geçilmesi ve sosyokültürel yapıdaki değişimler ile köy enstitüleri sistemine dönülemeyeceği kesinleşmiştir. Ancak günümüz eğitim sorunlarına çözüm getireceği gerekçesiyle bazı siyasetçiler köy enstitüleri tartışmalarını canlı tutmaktadır.