En güzel gömleğimi giydim. Saçlarımı iki yana ördüm. Örerken de araya kırmızı iplerimi bağladım. Nergislerin yağından kulaklarımın arkasına sürdüm. Kırmızı çarıklarımın arkasına ek yapıp bağlarını kırmızıyla değiştirip ayağıma geçirdim. Geçen gün bulduğum kuş tüylerini kulaklarımın arkasına taktım. Artık bir genç kız gibi görünüyordum ve ninemi heyecanla beklemeye başladım. O sabah yemeği için erkenden ayrılmıştı evden. Mutfakta sofraya ilk oturur son kalkardı. Gelmesi biraz uzun sürdü. Geceleri yıldızları izlediğim camdan ninemin ağır ama emin adımlarla geldiğini gördüm. Sanki sırtında koca bir çuval taşıyor gibi beli bükülmüştü. Hasretle baktım bahçeye girdiği anda kapının eşiğine ulaşana dek nineme. Yüzünde pek çok çizgi vardı ve sanki hepsinin ayrı ayrı hikâyesi dile gelecek gibiydi konuştukça. Pabuçları eskiydi ama tertemiz duruyordu uzaktan bakıldığında. Üzerinde kahverengi bir entari vardı. Dikişsiz ve iliksiz. Başında da kırmızı bir yaşmak...