Yazar yayınlanan bu ikinci romanını sporu hafife alan ve sayıları aydın sayılanların %99'unu kapsayanlara ithaf ediyor. Onlar spor olgusunu anlamamışlardır! Gerçekte spor kültürü genel kültürün önemli bir parçasıdır; Türkiye emperyalizmin spor anlayışına bağımlı hale gelmiş sömürünün tüketimin mafyanın şiddetin ilkelliğin bir aracı durumuna düşmüştür. Bu durum özellikle 1980'den sonra dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan genel terörün şiddetin ilkelliğin bir yansıması ve provasıdır. Çağdaş arenalar olan stadyumlar artık ülkeler bazında bir savaş alanının "ön uygulaması" "savaş çığlıkları"; kişisel durumda ise bedenen ruhen ve duygusal açlığın "amaç yokluğunun" bir göstergesidir. Dünya ve ülkemiz emperyalizmin dayattığı bu "küreselci spor'la hiç yaşanmamış bir cinnete doğru sürüklenmektedir. Bu romanda "ilkel dehşete" sporun penceresinden bakılmakta. Sporun (futbolun) dayattığı terörle ekonomide dayatılan terörün bir farkının olmadığı aynı yörüngede kaosa yuvarlandığı gösterilmektedir. Sha dışı terörün saha içine daha çarpıcı ve daha açık yansıdığı gösterilmektedir. Dünya artık milyarlarca insanın birbirini kırdığı büyük bir stadyumda maç yapıyor. Saha dışı ile saha içi terör birbiriyle "ölümcül bir yarışa" girmiş. Dünyada uygulanan sporla Afganistan'da Irak'ta Türkiye'de uygulanan açık ve gizli savaşın hiçbir farkı yok.