Alişan Yılmaz bizi 500T'den daha uzun ama samimi bir yolculuğa çıkarıyor. İkramı bol rehberliğinde duraktan durağa ilerliyoruz. Sağ tarafımızda mahalleden tanıdığımız ihtiyar sapkınların asırlardır soyunu devam ettirdiğine tanıklık ederken sol tarafımızda insanlığın en kadim alışkanlığını gözlemliyoruz: ölüm! Bir sonraki durağımız Feriköy. Semti aşina olduğumuz sakinlerden dinliyoruz; yalnız ve acılı dullardan babasıyla telefonda on beş saniyeden fazla konuşamayanlardan öz annesi kızar diye üvey annesine hiç gülümsemeyen ufaklıklardan nostalji iptilası bakkallardan... Bir sonraki durakta ise bahtsız bir müzisyen eşlik ediyor bizlere. İlhami Bey'den geliyor "Talihsiz Bir Adamım Ben"
Öykülerin her birinin içine rızamızla giriyor fakat dışına çıkmak için kendilerinden af bekliyoruz. Yazar iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmaktan geri duramadığımız bir dünya yaratıyor tümcelerinde. Yer yer fütursuzca hızlanırken zaman zaman ise her birine bir duygu yüklediği kırmızı ışıklardan ilerleyemez oluveriyoruz. Yine de zoraki trafik bizi bize sıkıştırmıyor.
"Yılmaz bizlere hayatın içinden sesleniyor ama içimize sığmamıza da izin vermiyor ve âdeta kafasının içerisi dışarı çıkmak istiyor. Kapıları araladığında ise göz atmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz."