"1970'li yılların ortasından bu yana sosyal refah anlayışında görülen dönüşüm sosyal devletin özgün tarihsel koşulların ürünü olan dönemsel bir yapılanmaya karşılık geldiği yargısını destekler niteliktedir. Liberal devletin her yurttaşa 'ulusal asgari'yi sağlamak herkese 'yaşayabilme güvenliği' sunmak doğrultusunda sosyal devlet anlayışının varsaydığı sorumluluk noktasında olduğunu iddia etmek mümkün görünmemektedir.
Liberal devlete atfedilen iki temel işlevden 'sermaye birikimini güvence altına alma'nın diğer işlev olan 'meşrulaştırma'yı silikleştirecek şekilde 1970'li yılardan bu yana gündeme yerleştiği gözlenmektedir.
Toplumsal uyumu sağlamak ve siyasal iktidarın kurumsallığını korumak üzere asgari bir meşruiyet gereksiniminin kendini her zaman hissettirebileceği gerçeği karşısında 'meşrulaştırma'nın sona erdiği veya sona ereceği savında bulunmayacaktır.
Yeni muhafazakar -neo-liberal- siyaset uygulamasının kalıcı ve kurumsal olmasa da birtakım sosyal yardım örnekleri sergilemesi meşruiyet gereksiniminin sürekliliği temelinde değerlendirilebilecektir; bununla birlikte ağırlaşan toplumsal sorunlar karşısında geleneksel himaye anlayışının ve hak düzleminden uzaklaşmış bir sosyal yardım anlayışının güçsüzlüğünün meşruiyete dair bir güvensizliği sürekli gündemde tutacağı ve toplumsal gerilimler karşısında aciz kalacağı kuşkusuzdur; bu bakımdan öz konusu güvensizliğin ve toplumsal gerilimlerin liberal devleti klasik haklarda aşınmayla sonuçlanacak bir güvenlik algılayışına itebileceği öngörüsünde bulunmak mümkündür."