İstanbul iki büyük imparatorluğa yüzyıllarca başkentlik yapmış güzel mi güzel büyülü mü büyülü bir şehir. Büyük Konstantin tarafından henüz 4. yüzyılın ilk yarısında Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti haline getirilen Konstantinapolis şehri 15. yüzyılın ortasında Türklerin eline geçtikten sonra da beş yüz yıla yakın bir süre de İstanbul olarak Osmanlı İmparatorluğunun başkentliğini yaptı.
Elimizdeki bu çalışma içinde yayımlandığı zaman diliminin politik ekonomik kültürel ve toplumsal sahalardaki olaylarını fikirlerini aktarmada ve muhafazasında önemli yeri olan ve tarihi birer belge niteliği taşıyan gazeteler üzerinden İstanbul'un ulaşım meselesine ışık tutmaktadır. Hızla artmaya devam eden nüfusla birlikte sınırları genişleyen İstanbul'da yetersiz kalan kara yolları demiryolları ve deniz ulaşımı sahasındaki gerek güzergah planlamaları gerek vesaitin temini mevcut vesaitlerin donanımı yolcu taşıma ve nakliye sahalarında faaliyet gösteren esnafla yöneticiler arasında ve hatta bunlarla İstanbul halkı arasında yaşanan sorunlar sektöre dahil olan yeni firmaların birbirleriyle ve sahanın eskiden beri hizmet verenleriyle olan rekabetleri dönemin günlük siyasi ya da haftalık mizah gazeteleri üzerinde gerçekleştirilen titiz bir çalışma sonrası derlenip toplanarak ve işlenerek bu çalışmada bir araya getirilmiştir.
Toplumsal hafızamızın muhafazasında önemli bir yeri olduğu tartışılmaz olan süreli yayınlar üzerinden yürütülmüş bu çalışmayı okurken yüzyıl öncesinin İstanbul'una şahit oluyoruz. İstanbul insanının gündelik yaşamına dahil oluyoruz şehrin sokaklarına iskelelerine tramvay duraklarına bakıyor gibi hissetmekten kendimizi alıkoyamıyoruz kimi zaman. Kimi zaman bir tramvayın koltuğunda oturur gibi hissediyoruz kimi zaman Boğaz vapurunun iskeleye yanaştığı anı yaşıyoruz. Ya da faytonların altında kalmaktan son anda kurtulan bir İstanbullunun heyecanına ortak oluyoruz. Kalabalıklara hararetli koşturmalara tramvaya vapura mavnaya faytona yetişmeye çalışanların hızlı adımlarına alışık İstanbul cadde ve sokaklarının heyecanına da keza..
Sizlerin de sayfalarında bu heyecanı duyumsayacabileceğinizi ümit ediyorum.
Prof. Dr. Belkıs Ulusoy