Kehribar kolyesi bir kor halini almıştı. Onu avucunun içinde sıktı... Sıktı...
Sonra onu genç adama doğru atmaya çalıştı ama atamadı. Elleri yanmıştı. Kolyeyi bıraktı. Kolye bir anda bedeninde patladı. Güneşin kızıl huzmeleri bir o kadar çoğalırken genç kadınında parçalanan bedeni de bu yakıcı alevler içinde yanıp kayboldu.
Deniz bu oluşumları artık sönmekte olan gözlerinin feri ile izliyordu. Deniz bütün gücünü toplayarak son bir kez denizkızına elini uzattı.
Kalbinin bu kadar heyecan acı ve üzüntüyü taşıyamayacağını biliyordu. Gözlerindeki ışık bir mum gibi eriyerek kaybolmaya başlamıştı.
Denizkızı geç de olsa bunu fark edebilmişti. Sevgilisi an be an ölüm ile buluşmağa gidiyordu.
Denizkızı aşığının ona anlatmak istediği bir şeylerin olduğunu görüyordu ama duyamıyordu.
Semadan yükselen İffet'in billûr sesi " SENİ ÖZLEYECEĞİM." Genç adamın konuşmalarını perdeliyordu.
Denizkızı son bir gayretle sevgilisinin dudaklarından dökülen kelimeleri anlayabilmek için eğildi. Kulağını aşığının dudaklarına götürdüğünde en son duyabildiği sözcük buydu işaret parmağı güneşi gösterirken;
DENİZKIZI SEMAYA BAK. GÜNEŞ ORADA DAHA KIRMIZI