Henüz yalnızca sekiz yaşındaydı Demir. Birlikte büyüdü kardeşim dediği dört yiğit dostuyla ve birlikte büyüttüler yaşamlarını birbirlerine sıkı sıkıya bağlayan kayıp bebek Leo'yu. Aralarındaki bağı korumak için aşamayacakları hiçbir engel yoktu. Fakat hesaba katmadıkları bir gerçek vardı; hayat uzun bir yolculuktu ve yaşam bağları meydana getiren olduğu kadar yıkıp yerle bir de edebilendi. Böylesi bir mutlak bir kudrete sahip olan yaşam her birisini savurabildiği kadar uzak diyarlara dağıtacak olsa da Demir'in zihnindeki evrene bir rüzgâr dalgası dahi gönderemediği gibi anılarının zihnindeki hatıralarına bir nokta karartısı kadar halel getiremedi. Yine de yaşam her birisine mukavemeti son derece güç yollar çizmekle meşgulken henüz işini bitirmediğini fısıldıyordu. Zorlu sınavlardan geçen Demir gücünü ve dirayetini ve dahi umudunu tümüyle yitirmek üzere olduğu bir anda belki de kendisini içlerindeki en şanslı kişi addedebileceği bir bilinmezle hücrelerinde yeniden hayat bulmasına olanak veren ölümsüz aşkıyla tanıştı. Dostlarını birer birer kaybetmenin acısıyla derin sarsıntılara gark olduğu yaşamını kalbinin derinliklerine işleyen bir sesle ayakta tutabilme telaşına sıkışan Demir'in Leo'nun uğruna yıllarını harcadığı kanlı savaşın son tanığı olmaktan başka bir çözüm yolu kalmamıştı...