Siyasal bir sorun olarak ölüm nasıl kavranabilir? Topluluk ile kurucu kökeni arasındaki fark üzerinden yaklaştığımızda sorun kutsal ile ilgili bir soruna dönüşür. Din ile ölüm arasındaki bağ nerede düğümlenir?
Devletin kutsal ile topluluk ve bununla ilişkili olarak topluluk ile ölüleri arasına girdiği ya da ölülerin işlevine devletin el koyduğu topluluklarda şehitlikten veya kurbandan söz edilebilir mi? Ya da şehitlik ve kurban bu topluluklarda ölülere savaş açmanın ölümü anlamsızlaştırmanın araçlarına mı dönüşmüştür?
Elinizdeki kitap ölümü ölümden ibaret kılan bir eğilimi açıklamaya çalışmakta. Ölümün üzerinden çekip alınan tüm kutsallığı öldürmeye yükleyen bir eğilim.
Hüseyin Kırmızı ölüm ile toplumsal kuruluş arasındaki bağı ve bu bağın IŞİD'in somutlaştırdığı üst- Müslümanlık eğilimi için yarattığı gerilimi ele alıyor. IŞİD'in bu gerilime karşı geliştirdiği ölüm kurgularını sosyoloji siyaset felsefesi ve siyasal antropolojinin verimini kullanarak analiz ediyor.