Orta Çağ'da Avrupa'da; dünyanın evrenin merkezi olduğuna inanılıyordu.
Kendisi sabit ve hareketsiz olan yeryüzü birbirini izleyen on gök tarafından çevrelenmiştir ve bunların hepsi en yüksek olanlar hariç merkezleri etrafında sürekli bir dönüş içindedir.
Diğerlerini saran ve yaratılmış şeyler ile boşluk ötesindeki sonsuz uzay arasındaki sınırı oluşturan bu en yüksek ve hareketsiz gökyüzü Platoncu filozoflar tarafından arketipler dünyası olarak da adlandırılan Empyrean ateş gökyüzüdür. Burada "kimsenin geçemeyeceği bir ışıkta" üçlü heybetiyle Tanrı tahtında otururken aşağıda dönen dokuz gökten gelen ahenk tonları evrenden Yaratıcısına bir ihtişam ilahisi gibi yükselir.