1976 yılında Nobel edebiyat ödülüne layık görülen Saul Bellow'un Yirminci Yüzyıl klasikleri arasına girmiş romanı. Roman İkinci Dünya Savaşı sırasında askere çağırılmayı bekleyen bir gazetecinin hikayesi. Günlük şeklinde yazılmış olan romanda savaş ortamının insanların hayatlarına düşüncelerine ilişkilerine olan etkisi çok güçlü bir şekilde hissediliyor.
Yirminci Yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran modernizm akımına getirdiği farklı bakış açısıyla Bellow Boşlukta Sallanan Adam'da tekniği bir kenara bırakarak karakterin düşüncelerini hatta ruhunu ön plana çıkarıyor.
Kişinin kendi kendisiyle sık sık konuşma alışkınlığına sahip olduğu bir dönem vardı ve iç dünyasıyla ilgili olayları belgelemek utanç verici değildi. Oysa bugün günlük tutmak kişinin kendine yenilgisi olarak nitelendirilecek bir zayıflık ve küçümsenerek değerlendirilen bir zevk sayılıyor. Katı bir dönem bu içinde bulunduğumuz. Kanımca bugün İngiliz soyluluğundan vazgeçmiş Amerikalı bir kabadayının ilkeleri her zamankinden daha güçlü olmuştur. Duygularınız var mı? Bu duygularınızı doğru ya da doğru olmayan biçimlerde belirlemenin yolları vardır. Bir iç dünyanız var mı? Kimsenin değil kendi sorununuzdur. Heyecanlarınız var mı? Boğun onları. Bir düzeye kadar herkes bu ilkeye boyun eğer. Kısıtlı bir biçimde belli bir içtenlik sayılır bu; sıkı ağızlı bir açık sözlülük. Fakat içtenliğin en gerçek olanının yasaklayıcı bir etkisi vardır. En ciddi sorunlar katılığın içinde kaybolur. İçe dönüklük yoktur ve bu nedenle büyük vurgunlarda ya da yüreklilikte yenemeyecekleri düşmanlara karşı iyi korunmamışlardır...