Paris'in bir kenar mahallesinde fahişelerin sersefil çocuklarına bakarak geçimini sağlayan Madam Rosa'nın şefkate ve ilgiye hasret küçük Momo'yla kurduğu derin bağın çocuğun gözünden tüm gerçekliğiyle aktarıldığı Onca Yoksulluk Varken sıcak bir yuva özlemiyle kavrulsa da sokaklara yazgılı olanların hüznünü anlatır.
Annesine duyduğu yoğun sevgi ve bağlılığı Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı'da dokunaklı biçimde aktaran Romain Gary'nin sözü Momo'ya bırakması bu nedenle hiç de şaşırtıcı değildir. Bu sağlam ilişkiden kendi köklerinden güç alan Gary göçmenler kâğıtsızlar firariler suçlular; "olağan şüphelilerle" örülü çetin fakat korunaklı bir dünyanın yüksek seslerinin ortasında atan küçük bir kalbe kulak verir. Yahudi soykırımından sağ kurtulan emekli fahişe Rosa'yla göçmen Momo'nun hikâyesini yersizyurtsuzluğu kuşaklararası uçurumu ve savaş travmalarını tüm yalınlığıyla kurgusunun merkezine alan Gary sarsıcı olduğu kadar sansasyonel bir romana imza atar.
Yaşamı boyunca farklı seslerin ve personaların ardında kalemini sağaltan Fransız yazınının oyunbaz ismi Romain Gary sahibine sağladığı uluslararası ünün yanı sıra mevzuatının katılığıyla da nam salmış Goncourt Edebiyat Ödülü'ne Cennetin Kökleri'yle layık görülmesinin ardından özgünlüğünü ve yaratıcılığını kaybettiği eleştirisi üzerine bu kez Émile Ajar mahlasıyla yazdığı Onca Yoksulluk Varken'le aynı ödülü ikinci kez kazanır ve gizemi ancak yıllar sonra intiharının ardından çözülen bu oyunla jüriyi eleştirmen ve okurları şaşkına çevirerek edebiyat tarihine damgasını vurur.