Düzensiz göçle güvenlik arasındaki ilişki zamanla geçirdiği değişimler nedeniyle çağımızda küresel düzeyde önemli bir konu haline gelmiştir. 11 Eylül'le tetiklenen Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki Arap Baharı ve Suriye Krizi gibi çeşitli olaylar sonrası bu bölgelerde oluşan güvenlik sorunları nedeniyle çaresiz ve kendini tehlikede hisseden milyonlarca insanın göç için ana hedefi şüphesiz Avrupa ülkeleri olmuştur. Avrupa'nın pek çok krizle uğraştığı dönemdeki bu göç hareketleri AB politikalarında önemli değişimler meydana getirmiştir. Bu değişimlerin meydana gelmesinde sadece göçmenler değil aynı zamanda AB içinde değişen güvenlik algıları nedeniyle ortaya çıkan alternatif yaklaşımların çok boyutlu güvenlikleştirişi aktörleri ve koşulları da pay sahibidir. AB'nin kurumları güvenlik kuruluşları ve uygulamalarının yanında son dönem siyasi ikliminin öne çıkan aktörleri olan sağ partiler ve popülist hareketler de söylemleriyle göçün güvenlikleştirmemesi sürecine katkı sağlamaktadırlar.
Sürekli değişen medya ve araçlarının da düzensiz göçmenlerin güvenlik sorunu olarak algılanmasında önemli rolü bulunmaktadır. Çok boyutlu yaklaşımın gereği olarak Avrupa'nın iç ekonomik ve kültürel güvenlik alanlarına vurgu yapıldığı kadar göç edenlerin süreç içinde kaynak transit ve hedef ülkelerindeki güvenlikleri de göz önüne alınmalıdır. Bu kitapta son dönemde Avrupa'ya yönelen düzensiz göç akınının çok katmanlı ve çok aktörlü güvenlik boyutlarıyla konunun nasıl ve ne derecede güvenlikleştirdiği ortaya konmaktadır. Kitapta göç ve güvenlik konuları Avrupa bütününde olabildiğince büyük resmi yansıtabilmek adına çeşitli açılardan ele alınmış olup pek çok tablo harita ve grafikle desteklenmiştir.