Üç aylık bir süreden sonra EURO Politika dergisi ekibi olarak sıcakların kendini artık iyice kendisini hissettirmeye başladığı Temmuz ayında Şubat ayından beri gündemden hiç düşmeyen Rusya Ukrayna krizinin gölgesinde "AB Güvenliğinin Değişimi" dosya konu başlığımız ile yeniden sizlerin karşınızdayız.
11 Mart'ta twitter hesabımızdan mini bir okuyucu anketi gerçekleştirmiştik. Dergimizin yeni sayılarında hangi dosya konuların işlenmesini istersiniz sorumuzun seçenekleri arasında; "2022 Fransa Seçimleri" "AB Yeni Liderini Arıyor" "'Kuzey Akım' 2 Geleceği" ve "AB Güvenliğinin Geleceği" bulunmaktaydı. Anket sonucunda en çok oyu alan dosya konu başlığı ise "AB Güvenliğinin Değişimi" olmuştu.
Malumunuz son iki sayımızda "Ukrayna Krizi" ve "Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri" dosya konularını incelemeye ve analiz yapmaya çalışmıştık. "AB Güvenliğinin Değişimi" ankette en çok oylamasına almasına rağmen iki sayı ötelemek zorunda kaldık. Zira editör kurulumuzun ortak kararı ile gelişmelerin çok sıcak olması dolayısıyla Avrupa'nın ve Uluslararası arenanın nasıl bir aksiyon alacağı konusunda gözlemleme yaparak daha sağlıklı bir analiz sunabileceğimizi kanaatine vardık.
Nitekim bu kanaatimizde haklı çıktığımızı gördük. Zira Rusya Ukrayna krizi çoktan beri gündemden düşmüş NATO'nun varlığını ve AB Güvenliğinin önemini bir kez daha hatırlatmış oldu. Macron'un birkaç yıl önce "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir" sözlerinden sonra İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olma talepleri bir kez daha gözleri NATO'ya çevrilmesinde etkili oldu. Ancak bu üyelik talebi başka bir krizinde tetiklenmesine sebep oldu. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine Türkiye'nin Veto kararı!
Tüm gözler 29 30 Haziran İspanya'nın başkenti Madrid'de gerçekleşecek NATO Zirvesine dönmüş ve alınacak karara odaklanılmıştı. Söz konusu zirve gerçekleşmeden önce EURO Politika dergisi olarak konunun uzmanlarından İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi öğretim üyesi Prof. Dr. Özgür ÜNAL ERİŞ hocamızın değerlendirmesinin yer aldığı akademik söyleşimizde "NATO'nun konumu yeniden güçleniyor (mu?)" ve ittifakın geleceği konusunu irdelemeye çalıştık. Söyleşimizde ayrıca NATO ittifakının ve AB üye devletlerinin gerek münferit hareketleri gerekse kolektif olarak kendilerini nasıl konumlandıklarını da analiz etmeye çalıştık. Zira AB'nin ekonomik lokomotifi durumundaki Almanya ve siyasi liderliğini üstlenmek isteyen Fransa'nın göstereceği tavır ve performans önem arz etmekte. Nitekim söz konusu krizin başlarında Almanya'nın ve Fransa'nın ciddi bir türbülansa tutulduğunu gözlemledik. Yukarıda 'da işaret ettiğimiz üzere AB'nin siyasi liderliğine oynayan Macron tüm dikkatini Ukrayna ve Rusya krizinde arabuluculuk yapmak adına dış politikaya odaklanması ile enerjisini Nisan ayındaki gerçekleşen kritik Cumhurbaşkanlığı seçiminde odaklanamamasına sebep oldu. Her ne kadar açık ara farkla kazanmasına rağmen zorlu ve ciddi bir sınav vererek isminin yıprandığını gördük.
Bu zorlu süreç Macron için son değildi. Zira iki ay sonra seçmen asıl cevabını meclis seçimlerinde Macron'a ters köşe yaparak verdiğini gözlemledik. Söz konusu Fransa'da oluşan hükümet krizini arka planını editörlerimizden Pınar Torlak'ın kalemiyle incelemeye çalıştık. Ayrıca yine Pınar Torlak'ın imzasını taşıyan; "Rusya Ukrayna Savaşı AB Güvenliğine Nasıl Yansıdı?" ve akademik söyleşimizi devamı niteliğindeki haber- analizi " 'İsveç ve Finlandiya Krizinin' Gölgesinde NATO Zirvesine Doğru" yazılarını da okumanızı tavsiye ederiz.
Bu sayımıza yayın katkısı yapan misafir yazarlarımız değerli Fatih Çam ve Feramuz Çalışkan'a katkılarından dolayı teşekkür ederiz.