Özhan Özdemir'in üçüncü romanı Hiç Dostun Olmadım çağdaş edebiyata kazandırılmış eserlerden biridir. Yazar bu romanda iki farklı karakterin portresini çiziyor.
İdealist İç mimar Nil'le hastabakıcı Füsun'un hayatı Tarsus'ta bir akıl hastanesinin özel eğitim ve bakım gerektiren zihinsel engelli hastalar için tasarlanan ''beyaz oda''sında kesişir. Hastabakıcı Füsun'un zihinsel engelli hastası Nil ile geçirdiği aylar onunla arasında kurduğu duygusal bağ sayesinde anlam kazanır. Bu kısa sessiz sık buluşmalar Füsun'u hastaya hastayı da Füsun'a güçlü bağlarla bağlar. Füsun hastabakıcı ve hasta ilişkisini çoktan geride bırakmış kendisini sessiz hastasının bir yakını sırdaşı arkadaşı gibi hissetmeye başlamıştır.
Geçmiş yaşamlarında farklı rollerde olan ve birbirinin hayatlarının seyrini farkında olmadan değiştiren iki karakterin bir hastane odasında hasta ve hasta bakıcı olarak buluşmaları yazgının bir oyunu muydu?
Dostun olduğunu varsaydığın zihinsel engelli sessiz bir kadının düşmanın olduğunu öğrendiğinde ne yapardın?