"Evlat ağlama ve dinle vasiyetimi. Yıllar önce benden alınanı geri almalısın. Evet zamanı geldi artık senin olanı git ve al. Hemen Kuzey Kıbrıs'a gitmeli ve orada Yavuz Hasan amcanı bulmalısın o sana her şeyi anlatacak. Bir de seni nasıl sevdiğimi..."
Babasının solmuş yüzünde zorla kıpırdayan dudaklarından dökülen son cümlelerdi bunlar. Yaşadığı bu ayrılık ne kadar zor ve acıysa yeniden bir araya gelmek de bir o kadar imkânsızdı artık.
"Her şey yolunda gidecek kimsenin odaya girmesine müsaade etmem rahat ol ama elini de çabuk tut. Son bir şey daha... Trafiğin soldan aktığını sakın unutma başına bir iş gelsin istemiyorum."
Deniz onun her söylediğini anladığını gösterecek şekilde kafasını sallıyor ama yine de cevap veremiyordu. Murat Deniz'e sarılıp "Sana güveniyorum." diye fısıldadı ve odadan ayrıldı. O andan sonra Deniz için zaman bir türlü geçmek bilmedi. Telefonunu önüne koyup kendisine bir kahve yaptı. Odada gezindi tekrar tekrar yanına aldıklarını kontrol etti. Saçlarını açıp en az üç defa tekrar topladı. Elleri terliyor diye defalarca ellerini yıkadı birkaç dakikada bir telefonunu kontrol etti. Balkona çıkıp açık havada derin derin nefes aldı. Sonunda mesaj geldiğinde Deniz üçüncü kahvesini içiyordu. Saat gece yarısını geçmişti.