İran'ın "iffetsiz" ve bir o kadar da kederli kadınlarından Füruğ Ferruzad bu hayatta işlediği belki de en ciddi "Günah"ı şiir yazmak içindeki esir kadını edebiyatla özgürleştirmeyi başarmış olmak olduğundan patriarkinin öfkesini üzerine çekti. Âdem'in kaburgasından yaratılmayı reddeden Lilith gibi o da şiire ve sanata tutunarak "evdeki melek" olmayı "iffetsizce" reddettiğinden ötekileştirildi sürüldü ışığından şiirlerinden oldu.
"İffetsiz" bir başka kadın daha: Sorayya. Süreyya da diyebilirsiniz ona. Onu hangi isimle anarsanız anın anlamı da hikâyesi de acısı da aynı "kapı"ya çıkar. Şeytanın önünde dilsiz durduğu o kapı. Etrafı bu dünyadaki bütün "iffetsiz" kadınlardan hesap sormak adına ant içmiş "dilsiz" erkeklerce kuşatılan Sorayya ya da Süreyya deyin ne fark eder "namus belası"na katledildi. Bu kapının ardından yükselen çığlıklar içerisinde Sorayya'nınki de var recme giderkenki mağrur duruşu gibi çığlığı da kulakları sağır ediciydi ama o günkü duruşu gibi çığlığı da mağrurdu.