Bilim insanları çevresel ve iklimsel sorunlara bir an evvel müdahale edilmesini talep ederken mevcut kanunlarımızın kapsamı bu değişimi karşılayacak yeterlilikte midir? Bu kanunlar bağlamında çevre için asıl tehdit insanlar mıdır? Veya kanun koyucu insanı merkeze alarak ve böylece ekolojiye zarar veren eylemleri meşru kılarak hukuku Dünya'nın yıkımı için bir araç haline mi getirmektedir? Ya da mevcut konjonktürde hukuk çevrenin korunmasını sağlayamayacak kadar hantal veya zayıf mı kalmaktadır? Eser kapsamında bu soruların cevabı bir insan hakkı olarak çevre hakkı ve henüz hukukileşme sürecinin başlangıcında olan çevrenin hakkı kavramları üzerinden değerlendirilmiştir.