Irène Melikoff'un 13. yüzyıldaki kökenlerinden başlayarak Türk halk dininin tarihi ve gelişimi hakkında yaptığı derinlemesine araştırmaların bir meyvesi olan bu çalışma merkezine Hacı Bektaş'ı alıyor.
Gerçek bir kişilik olsa da kendisine atfedilen tanrısal unsurlar sebebiyle bir efsaneye dönüşen bu Türk halk velisi yüzyıllar içinde gösterdiği gelişimle farklı coğrafyalarda farklı şekillerde doğan bir halk dinine yol açmıştı: Melikoff'un bir dinler senkretizmi olduğunun altını tekrar tekrar çizdiği Alevilik ve Bektaşilik olguları. Melikoff bu olguların kökenine inerek Alevi ve Bektaşiler ile inanışlarının ve Hacı Bektaş imgelerinin bugün geldikleri noktayı anlamamıza da katkı sağlıyor.
Efsaneden Gerçeğe'de işte bu birbirinden doğan iki kolun inanç ve ibadet biçimlerini incelerken engin halk edebiyatına dair kapsamlı bir özet sunuyor. Tarihsel süreç içinde geçirdikleri evrimi gelecekteki beklentilerini ve kurumsal dini yapıda karşılaştıkları tepkileri ele alan Melikoff sadece yazılı kaynaklarla sınırlı kalmamış; söz konusu çevrelerde bizzat yaptığı gözlemleri dinlediği ve deneyimlediği her hikâyeyi çalışmasına dahil etmiştir. "Alevilerin fahri anası" yakıştırması yapılan Melikoff'un bu alandaki çalışmalarını benzersiz kılan tam da budur.
Melikoff bu olguların kökenine inerek Alevi ve Bektaşiler ile inanışlarının ve Hacı Bektaş imgelerinin bugün geldikleri noktayı anlamamıza da katkı sağlıyor.