Hadis ve Siyer müstakil birer ilim haline geldikten sonra bu alanlarda eser ortaya koyan müellier arasında birtakım çekişmeler yaşanmıştır. Bu çekişmenin ana sebebi her iki ilim dalının arasındaki metodolojik farklılıklardır. Hadis âlimleri rivayetlerin başındaki isnatlara son derece önem vermişler isnatlardaki eksiklik ve kusurlara tolerans göstermemişlerdir. Siyer müellieri ise olayın isnadından ziyade metnine önem verdiklerinden bu husustaki titizlikle ri hadis müellierinden geride kalmıştır. Bu metot farkından dolayı hadis müellieriyle siyer yazarları arasında ciddi çekişmeler yaşanmıştır. Hadis usulü ile iştigal eden âlimler başta ilk siyer yazarları İbn İshâk ve Vâkıdî olmak üzere birçok siyer müellifinden nakil alınamayacağını ileri sürmüşlerdir. Hatta bu iddialarını daha ileri taşıyarak bahsi geçen isimleri "yalancı" olmakla "hadis uydurmakla" itham etmişlerdir. Ancak bir yandan bu ağır ithamları dile getirirken diğer yandan özellikle meğâzî rivayetlerinde doğrudan veya dolaylı olarak ismi geçen siyer müellierinin nakillerinden faydalanmayı da ihmal etmemişlerdir.
Bu çalışmada hadis ve siyer kaynaklarında geçen 200 meğâzî içerikli rivayet bir araya getirilerek bu rivayetler arasında bir karşılaştırma yapılmıştır. Bu karşılaştırma rivayetlerin isnad ve metinleri arasında yapılmış; ele alınan ortak rivayetin isnadındaki ve metnindeki benzerlik ve farklılıklar ortaya konmaya çalışılmıştır.