Malda ayıbın tespiti hâlinde satıcının hakkı olur mu?
Kanundaki bu konuya ilişkin yasal düzenlemelere hızlıca baktığımızda ortada bir ayıp varsa tüm inisiyatif SANKİ alıcıdaymış satıcının alıcının tercihine mahkum olması kaçınılmazmış gibi bir algı oluştuğunu düşünebiliriz. Bu algıyı yaratan en önemli madde Borçlar Kanununun (BK) 227. maddesidir.
Bu maddenin ilk iki fıkrasını hızlıca okuduğumuzda bu konudaki algının yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Bununla birlikte gerek bu maddedeki üçüncü dördüncü ve beşinci fıkrayı gerekse bu maddenin ilk fıkrasında düzenlenen 4 seçimlik hakkı dikkatli bir şekilde okuduğumuzda öncelikle bu algının doğruluğu hakkında şüphelere sahip olacağız. BK'nın 227. maddesinde düzenlenen bu 4 seçimlik hakkı ve bu konuyla bağlantılı diğer maddeleri Birinci Okuma kapsamında incelediğimizde ve ayrıca İkinci Okuma'da yer alan yargı kararları ile bu konuda oluşan ilkeleri dikkate aldığımızda ise bu algının çok da doğru olmadığını söyleyebilecek tespitlere ulaşacağız.
Ayıbın tespit edilmesinden sonra ve seçimlik hakların kullanılması aşamasına gelmeden önce alıcı tarafından gerçekleştirilmesi gereken usul işlemlerini ve bunlarla ilgili karineleri incelediğimizde ise satıcının bu konudaki diğer haklarını da tespit edebileceğiz.
Kanunda bu konudaki boşlukları tespit ettiğimizde ve bu boşlukların doldurulması için düşünmeye başladığımızda ise bambaşka bir manzara ile karşılaşacağız ve neredeyse BK'nın 227. maddesinin başlığının neden "Alıcının seçimlik hakları" şeklinde oluşturulduğunu sorgular duruma gelebileceğiz.
Yukarıdaki bu tespitlerin doğru olup olmadığını görebilmek için okumaya ve anlamlandırmaya başlayabiliriz...