"Burası gerçekten Türkiye'nin başkenti mi? Ters yöne gitmiş olmayalım? Şurası Haliç değil de binlerce buharlı gemisiyle Thames Nehri olmasın? Bakınız şuradaki cami Ayasofya değil de Aziz Paul Katedrali! Bu şehrin Kostantiniyye olması imkânsız burası Londra!"
Hollandalı Van Mitten uşağıyla Kostantiniyye'nin topraklarına ayak bastığında aklında sadece dostu tütün tüccarı Keraban'ı ziyaret etmek Üsküdar'daki evinde ağırlanmak ve bölgeyi gezmek vardır. Tam da o gün Boğaz'dan karşıya geçiş için yeni bir vergi konur ama Keraban Ağa'nın bu vergiyi ödemeye hiç niyeti yoktur. On paralık vergiyi ödememekte kararlı olan Keraban Ağa'nın bu inadı kendisine yüzlerce altına mal olacak zorlu ve ilginç bir Karadeniz yolculuğunu başlatır. Fakat zaman kısıtlıdır. Yeğeni Ahmet'in güzel Amasya'yla düğünü kesinlikle gecikmemelidir. Amasya'ya göz koymuş başka bir ağanın varlığı yüzünden kafile hem yolculuğun zorluklarıyla mücadele ederek ilerleyecek hem de birbirinden şaşırtıcı olaylar ve tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır.
Jules Verne İstanbul Osmanlı İmparatorluğu Türkler ve Karadeniz'le ilgili düşüncelerini serpiştirdiği romanda "Osmanlıların en inatçısı"nı Sinop Sürmene Çayeli Pazar Hopa gibi birbirinden güzel pek çok Karadeniz yöresinde dolaştırıyor.