Mina altı yaşındaydı sarı saçları yeşil gözleri vardı ve anaokulundaki erkekler onun çok şeker bir kız olduğunu düşünüyordu. Ama Mina onlara hiç yüz vermiyordu. "İnsan her şeye dayanabilir aşka bile" demişti annesi.
Bir gece Mina henüz uykuya dalmıştı ki poposunu bir timsah ısırdı. Mina onu tanımıştı çünkü babasının kazağında bu timsahın resmi vardı. Şimdi resimde olduğundan daha büyüktü ve hareket ediyordu. Mina sert bir sesle ona:
- Babamın kazağından kaçtın ha! Bu ne yaramazlık çabuk tekrar kazağa yüz yoksa baba çok kızar! demişti.
Ama timsah asık bir suratla Mina'ya bakmış ve "Ben Kongo ırmağında yüzen tehlikeli bir timsahım" diye kafa tutmuştu. "Ayağını denk al" diye de uyarmıştı Mina'yı.
- Asıl sen ayağını denk al! demişti Mina. Ve derhal babanın kazağına yüz!
- Hadi oradan! demişti timsah öfkeyle. Ve sıçrayıp Mina'nın poposunu ısırmıştı.
- Ben nereye keşif yolculuğunu yapacağımızı biliyorum dedi dedi. Üç Mağara Dağı'na çıkacağız. Bu işi başaranlar bir daha asla korkmazlar. Hiçbir şey korkutamaz onları.
- Çok mu tehlikeli? dedi Mina endişeyle.
- Eğer sağlam bir ekip kurarsan değil. Bir keşif yolculuğunda hiçbir şeyden korkmamak gerekir.
- Timsahlardan bile mi?
- Özellikle onlardan.