Seyyid Harun Bey'i uğurlamak için bir süre onunla beraber yürümüş. Tam yolu yarıladıklarında Bey:
"Efendim" demiş "Burayı yurt tutmuşsunuz. Rabbim şehrinizi hayırlı mübarek eylesin. Dilerim ki bundan böyle bu şehir siz gibi Seyyid soyundan gelen birisinin adıyla yaşasin. Şimdiden geri bu şehrin ismi kıyamete değin Seyyidşehir olsun."
Buna mukabil Seyyid Harun Hazretleri de Bey'in omuzlarından tutarak. Allah razı olsun Bey'im" demiş "Madem öyle sizin yaşadığınız yurt da sizin namınızla yaşasin. Bundan böyle sizin diyarınıza Bey'lerin şehrine de Beyşehri denilsin."
Sözünü bitirince Seyyid Harun ellerini gökyüzüne açarak: "Ya Rab! Kim ki kardeş olan bu iki yurdun arasına nifak sokarsa şu taştan deve misali taşa dönsün. Aslanların yılanların elinde heder olsun."
Bu hadisenin üstünden yüz yıllar geçse de biz kudemadan şunları duyduk:
"Hak katında erenlerin duaları kabul olmuş ki bu iki şehrimiz o günden beri Seydişehir ve Beyşehir namıyla adlandırılır."