Hüzün bulutlarını kovup bir arada olmanın sevincini paylaşarak yediler yemeklerini. Ocakta demini alan çay eşliğinde loğ taşı ile düzeltilen evlerinin damına çıkıp sohbet ettiler... Ay ellerini uzatsalar dokunacakları kadar yakınlarındaydı sanki. Âşıklara sevgililerinden haber getirmişçesine göz kırpan yıldızların altında uzayıp gidiyordu gece. Arkalarında ışın kılıcı bırakan meteor yağmurları tamamlıyordu gecenin tapılası manzarasını. Bu büyülü manzara altında dam üstüne serili döşeklerinde daldılar deliksiz uykularına. Bu defa kendi yıldızlarını doğurmuştu anaç topraklar; onlar dam üstünde uyurken sabaha kadar nöbet tuttular...