Yaza doğru nasıl olduysa annem ikna olmuştu. İnanmak istemediği gelip dayanmıştı kapısına. İnşaat hemen başladı. Toza toprağa karıştı koca bahçe. Makinelerin homurtusu bir canavar gibi esir aldı sokağı. Doğramalar sökülüyor çatı kiremitleri toplanıyor bahçedeki ağaçlar ve asmalar kesiliyor her yandan toz dumanı kalkıyordu. Kepçeler koca evi darbeleriyle birkaç gün içinde hallaç pamuğu gibi atıp dümdüz etti. Annem kireçlenen belini zorla büküp kaldırarak çiçeklerini korumaya çalışıyordu çıkan toz afetinden. Yaz ortasını bulmadan müteahhit ikinci kata çıkmıştı bile. Beton kalıpları dökülen betonla doldukça ortalık savaş meydanına dönüyordu.
Alafranga Günler'in geniş zaman ve mekânlara yayılan öyküleri insanoğlunun değişmeyen yazgısını keşfe çıkıyor. Yelpaze tarihten bugüne taşradan kentlere kadar açık. Çölde bir kum fırtınasında yahut bir kentsel dönüşüm yıkımında da insan aynı insan. Toz duman içinde şaşkın ve çaresiz. Mehmet Baynal doğayı tarihî bir şahsiyet gibi tasvir ederken hikâyelerinin sonunda karakterlerini okuyucuyla baş başa bırakıyor. Bazen sorularla bazense kaderin teklifsiz vukuatıyla...