"Yerin dibindeki suyun kaynağını görenin hikâyesini dinle yurdum! Dünyada her şeyi bilen adamın adını bildireyim; onun görmediği hiçbir şey yoktur. Dünyanın bütün hikmetlerini bilip torunlarına bırakan bir adamdır. Gizemi görüp perdesini yırtan bir adamdır. Tufandan önce olanın haberini getirdi. Uzun yoldan gelip yorgun düştü fakat farımadı. Bütün çektiklerini bir anıt taşına işledi. Uruk'un etrafına kale yaptırdı. Kutsal Eanna'nın ve temiz hazinenin kalesine bak! O kale didilmiş yünden örülen bir urgan gibidir. Onun köşe burçlarını da gözden geçir! Onun eşini hiç kimse yapamaz."
Antik Mezopotamya'dan günümüze ulaşan en eski edebiyat eseri ve Babillilerin millî destanı Gılgamış dilbilimci ve tarihçi Albert Schott tarafından yapılan çevirisiyle okurlarla buluşuyor. Epik tekniği olgunlaştıran Babilliler Gılgamış Destanı'yla eski kavimlerin meydana getiremedikleri bir esere imza atmışlardır. Esere konu olan metni İsa'dan önce yaklaşık 1250 yıllarına ait en son yazması oluşturmaktadır. Orijinal şiirin eksik kısımları ise eski yazımı ve Etice yazmasına göre tamir edilmiştir. En eski metinlerden birini oluşturan Gılgamış Destanı'nda yer alan bazı parçaların anlamları Akadca gramerde ve sözlükte bugüne kadar yapılan ilerlemelere rağmen hâlâ meçhuldür. Destanın oluşumunda üç safha etkili olmuştur; Eski Babil yazması Sümerce yazma ve tarihi belirlenemeyen üçüncü bir safhanın ise tarihi belirlenememektedir. Gılgamış Destanı'nı oluşturan karakterleri tanrılarla insanlar arasında bulunan kahramanlar oluşturmaktadır.