Kelâmî ve ahlakî muhtevasıyla âleme ve içinde yarattığı mahlûkata gerektiğinde müdahale edip emri ve kudretiyle onlarla münasebet kuran Yüce Allah bi'set-i enbiya fiiliyle kullarına ihsanda bulunmuş lütufkârlığını ispat etmiştir. Böylece varlığın amaçsallığı ve doğru yola sevk edici özelliğiyle nübüvvetin fayda ve maslahatları tesis edici aklî yönü ortaya çıkmıştır. Düşünce tarihinde Sofistler ve Dehriler istisna edilecek olursa Allah'a inanan ve onun nimet verici olduğunu kabul eden Berâhime fırkası özelinde tüm Deist iddiaların elçiliğin akıl dışı olduğu (sefehlik) argümanı da böylece çürütülmüştür.
Elinizdeki kitap klasik dönem kelâm literatüründe yer alan nübüvvet karşıtlığı sorununu ele almaktadır. Elçilik karşıtı fırka ve isimlerin tümüne karşı âlim filozof ve bilginlerin oluşturduğu Delâilu'n-Nubuvve başlıklı literatürden hareketle konu bütün yönleriyle ele alındı.