Evvel zaman içinde küçük bir kuş yaşarmış. Tüyleri görülmemiş derecede güzelmiş. Göğsü ipek gibi yumuşak rengi maviymiş. Zümrüt gibi yeşil kanatlarının üstünde siyah çizgiler varmış. Başı kırmızıymış. Onu kim görse şaşkınlıktan ağzı açık kalırmış. Fakat kuş bu kadar güzel olduğu halde mutlu değilmiş. Bir kuş ötmedikten sonra tüyleri güzel olmuş ne işe yarar? Ötecek sesi olmayan bir kuş memleketsiz bir krala benzer. Küçük kuş kaç kez ötmeye çabaladıysa da her seferinde ancak boğuk bir fısıltıdan başka bir ses çıkaramamış. Buna o kadar üzülüyor o kadar üzülüyormuş ki...
Kuşlar doğanın şairleri müzisyenleridir. Berrak ışık dolu güneşli günlerde onlar şakrak ötüşleriyle doğanın neşesini artırırlar. Böyle günlerde bu küçük kuş hüzünlü hüzünlü onları dinler boynu bükük bir köşede tünermiş. Onu görenler ipek gibi parıldayan gerdanından tatlı seslerin yükselmesini beklerlermiş. Ama ondan ses hiç çıkmazmış.