Rahatsız edici derecede ideal bir ütopyanın yuvası: UTERYA... Sadece kadınların (Matarlar) ve çocukların (Femmalar) yaşadığı temellerini doğrudan demokrasiden alan sıradışı yeşilci bir anarko-komünist sitem. Öyle ki Uterya'da yönetici yok yeşilciliği baltalayacak yapaylık yok tanrı yok babalar yok cinsiyet ayrımcılığı yok... Hatta yeni nesil EKA'lar arasında cinsiyet algısı da yok! Sadece ideal nesli yaratmak için sosyo-ekonomik açıdan tamamıyla eşitlikçi bir düzen kuran Matarlar ve onların Femmaları var.
Uterya serisinin bu ikinci romanında Dafne'nin terk etmek zorunda kaldığı biyolojik çocuğu Che'nin 18 yaş günlüğünün sırdaşı oluyoruz. Yıl 2032 yer Uterya ve fazlası... Femmalar sırrın peşinde baba arayışında aşkta meşkte... Che'nin samimi üslubuyla hayat bulan hikaye gerçek EKA'ların gözünden Uterya'yı aydınlatıyor.
Bakalım ilk romanda bir dizi haksızlığa uğrayan Dafne'nin deli gibi arzuladığı adalet yerini bulacak mı? Bakalım Che Dafne'nin yürekten dilediği gibi gerçek bir Femmaya dönüştü mü?
"Ve en sonunda ben... Günün büyük bölümünde ayaklarını yere sürüyerek yürüyen. Bir kot pantolon bir tişörtün arasında düşük omuzlarıyla dibe gömülen bir tip işte. Yani en azından günün sabah saatlerinde. İşin doğrusu ufak bir dengesizliğim olabilir. Çünkü bazen öyle bazen böyleyim..."